Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Rusya-Ukrayna Savaşı’nda takip ettiği orijinal ve dinamik siyasetiyle Osmanlı padişahlarının hatalarını tekrarlamıyor. Osmanlı padişahları savaşan taraflardan sadece birini tutarak düşmanlarının ortak Osmanlı karşıtı komplolarının kurbanı olmuş, tuzağa düşmüşlerdi.
DÜVEL-İ MUAZZAMA’NIN KURBANI OLDULAR
Evet, 19. ve 20. yüzyıllardaki bazı Osmanlı padişahları, aralarındaki rekabete ve çatışmalara rağmen Osmanlı’nın yıkılması ve topraklarının paylaşımı konusunda rahatlıkla anlaşabilen Düvel-i Muazzama’nın kurbanı olmuşlardı. Osmanlı padişahları çoğu zaman yanlış müttefikler seçebiliyordu ve Osmanlı toprakları sömürge düzeni içinde pay edildi.
BALKANLARDA ORTODOKSLUK VE SLAVLIK KARTINI KULLANDI
Rusya Osmanlı’dan Kırım’ı koparmakla kalmadı, Kafkasya’yı da işgal edip milyonlarca Müslümanı soykırıma uğrattı ve sürgün etti. Rusya bazen Avusturya-Macaristan’ın, bazen de Britanya ve Fransa’nın yardımıyla Balkanlarda Ortodoksluk ve Slavlık kartını kullanarak Yunanistan, Karadağ, Romanya, Sırbistan, Bulgaristan gibi uydu devletlerin kurulmasını sağladı. Bu uydu devletler Osmanlı’nın parçalanmasında araç olmuşlardır.
UYDU DEVLETLER SOYKIRIMA SEBEP OLDU
Rusya ile birlikte hareket eden uydu devletlerin işgalleri soykırıma yol açtı. Justin McCarthy 1821-1923 arasında işgal edilen Osmanlı topraklarında beş milyon Müslüman’ın katledildiğini belgelerle göstermiştir. Topraklarından sürülenlerin sayısı ise bunun birkaç katıdır.
BÜYÜK ARAP DEVLETİ VADETTİLER
Diğer yandan Britanya ve Fransa, gizli Sykes-Picot Anlaşmasıyla Osmanlı idaresi altındaki Arap topraklarını parçalayıp ganimet gibi aralarında paylaştılar. Büyük bir Arap devletinin başına halife yapılacağı vaadine inanan Şerif Hüseyin aracılığıyla da Osmanlı’ya karşı isyan başlattılar.
BOLŞEVİK DEVRİMİ PLANLARI BOZDU
Birinci Dünya Savaşı’nda Britanya ve Fransa’nın hedefinin Osmanlı Devleti’nin topraklarını paylaşmakla sınırlı olmadığı, bizzat varlığını ortadan kaldırmak istedikleri çok çabuk anlaşıldı. Bu çerçevede Rus Çarı II. Nikola’yı 1915 İstanbul Anlaşması’nda İstanbul’u işgal edip Boğazlar’ı ele geçirmeye ikna ettiler. Bu uğursuz anlaşma sağlandı sağlanmasına, fakat Bolşevik Devrimi planları bozdu ve Çar Nikola Panslavist hırslarını hayatıyla ödedi. Lenin ise Çarlık Rusya’sının imzaladığı komplo anlaşmalarından çekildi. Türklere karşı son komplo, barış görüşmeleri esnasında Yunanistan’ı Anadolu topraklarını işgale ikna eden Britanya Başbakanı Lloyd George tarafından denendi ve Yunanların hezimetiyle sonuçlandı.
İKİNCİ DÜNYA SAVAŞI’NDAN SONRA DA DURMADILAR
Bir ulus devlet olarak hayatta kalmasına rağmen, Türkiye’ye kurulan komplolar İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra da bitmedi. Türkiye her ki blokun saldırıları altındaydı. Bunların sonuncusu bazı Batılı istihbarat teşkilatlarının parmağının olduğu 15 Temmuz 2016 darbe girişimiydi.
ERDOĞAN TEK KARTA OYNAMIYOR
Cumhurbaşkanı Erdoğan belli ki Osmanlı Devleti’nin ve Türkiye Cumhuriyeti’nin yaşadığı bütün trajik vakaları iyi biliyor ve bunun için de tek karta oynamıyor. Türkiye NATO ile birlikte fakat Rusya’ya ambargo koymuyor, Rus savaş gemilerinin Boğazlardan geçişine izin vermiyor fakat en güvenilir arabuluculardan biri olarak görülüyor, Ukrayna’ya Bayraktar TB2’leri veriyor fakat Rusya’dan gaz alımına da devam ediyor.
TÜRKİYE İÇİN HER ZAMAN POTANSİYEL TEHLİKE
Siyasetinin insanî tarafında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın barış için çokça çabaladığı görülüyor. Oysa farklı bir yaklaşımla savaşın Türkiye’ye barıştan çok daha fazla fayda sağlayabileceğini düşünebilirdi. Neden? Çünkü Rusya, Türkiye için her zaman potansiyel bir tehlikedir ve zayıflaması Türkiye’nin stratejik çıkarlarına daha uygundur. Fakat Batı’nın Rusya’ya karşı kesin bir zaferi de Türkiye için istenen bir sonuç değil gibi görünüyor.
AB’NİN DIŞINDA KALARAK EKONOMİ DEVİ OLMAYI BAŞARDI
Türkiye’nin geçmişteki acı tecrübelerini düşünürsek, böyle bir durumda istikrarsızlaştırma sırası Türkiye’ye gelebilir. Bunun mantıksal bir öngörü mü yoksa acı tecrüblerin beslediği bir paranoya mı olduğu pek açık değildir. Her hâlükârda son yıllarda Almanya, özellikle Fransa ve gelişmelere göre de ABD; ilkesiz bir politika takip ederek Türkiye’yi baskı altına alamaya çalışmıştır. Türkiye’nin AB’nin dışında tutulması, dışlayıcı bir strateji olarak öngörülmüştür. Fakat bu politikanın istenen sonuçları vermediğini söyleyebiliriz zira Türkiye AB’nin dışında kalarak da ekonomik bir dev olmayı ve çok önemli bir jeostratejik aktör olmayı başarmıştır.
TÜRKİYE’NİN SİYASETİ KOSOVA’YI NASIL ETKİLEYECEK?
Son olarak: Türkiye’nin Ukrayna’da ve Balkanlarda takip ettiği siyaset Kosova’ya yardımcı mahiyette midir? İşte bu, tabir-i caiz ise milyonluk sorudur. Benim mütevazı cevabım şudur:
Eğer Rusya ve Batı bu savaştan tükenmiş olarak çıkarsa, Türkiye’nin güçlenmiş durumu Kosova’nın devlet olarak hayatta kalmasına yardımcı olacaktır. Bu durumda Rus baskısı zayıflayacaktır. Eğer Rusya’nın Ukrayna topraklarını işgal ve ilhak etmesine izin verilirse, Bosna’daki Republika Srpska’nın Sırbistan’a katılmasına ve Sırbistan’ın da Kosova’nın kuzeyini ilhak etmesine izin verilecek demektir. Böyle bir gelişmeyi Türkiye’nin tek başına engellemesi zordur.
SIRP-ARNAVUT SAVAŞI’NI BERTARAF EDECEK
Rusya’nın Ukrayna’daki savaşı aynı zamanda AB ve NATO bedeninde metastazlar tetikleyebilecek Büyük Sırbistan içindir. Buna karşın Rusya, Ukrayna’da kaybettiğinde ise Türkiye’nin de olduğu NATO Balkanların tamamını şemsiyesi altına alacaktır. Bu da Kosova’da yeni bir Sırp-Arnavut savaşı tehlikesini bertaraf edecektir.
AB İÇİN REFORM FAKTÖRÜ OLABİLİR
Sonuç olarak Türkiye’nin Rus-Ukrayna Savaşı’nda bir barış faktörü, NATO içinde istikrar faktörü olması çok önemlidir. Bunun Brüksel tarafından anlaşılması durumunda Kosova AB içinde bir reform faktörü olabilir. Bu da Kosova’nın stratejik değerini güçlendirecektir.
Kaynak: Time Balkan