Azerbaycan’dan bir Erdoğan rüzgârı geçti. Etkisi gelmeden önce başlayan, daha uzun süre devam edecek olan, anlık değil, kalıcı ve yapıcı etkisi olacak bir rüzgâr. Burada Erdoğan’dan kastımız Türkiye. Her anlamda büyümesi, güçlenmesi dışarıdan merakla izlenen Türkiye. Dostlar başa bakıyor, düşman ayağa.
ERDOĞAN’IN GELİŞİ AZERBAYCAN SOKAKLARINDAKİ DEĞİŞİMİ GÖSTERDİ
Eskiden Türkiye’nin yalnız futbol ve film, dizi endüstrisi bu kadar sıkı takip ediliyorken şimdilerde Türkiye’nin siyasi gündemi her şeyin önüne geçmeye başladı. Azerbaycan ziyareti öncesinde Erdoğan NATO Zirvesi için Brüksel'deydi. Gözler oradaydı. Erdoğan bölge adına önemli görüşmeler yapacak, Belçika’dan Bakü’ye geçecekti. Bu geliş her zaman olduğundan farklıydı. Çünkü görüşmelerin önemli kısmı başkent Bakü’de değil, Karabağ’daydı. Erdoğan’ın bu gelişine yalnız siyasiler, gazeteciler veya bürokrasi hazırlanmıyordu. Azerbaycan toplumu da merakla bu görüşmeyi bekliyordu. Türkiye heyetinin ziyareti öncesi halkın her tabakasından insanlar Erdoğan ne zaman gelecek, ne kadar kalacak, gelince konuşmalar ne olacak diye sormaya başlamıştı. Bu her zaman şahit olunan bir durum değil. Eskiden mazlum coğrafyaların sokaklarında Erdoğan konuşuluyordu. O’nun uluslararası toplantılardaki konuşmaları her tarafa yayılıyor, gelişi bekleniyordu. Bu kez Azerbaycan’da sosyal medya ortamlarında ilginç yaklaşımlarla karşılaştık. Her tarafı Türkiye-Azerbaycan bayrakları ile dolduralım yazanlar, acaba Sayın Erdoğan bu kez hangi şiiri söyleyecek diye soranlar ve dahası… Tartışma programlarında gazeteciler aşağı yukarı aynı şeyleri konuşuyordu. Bir sözle, herkes “vefalı Türk’ü” bekliyordu. Bu satırları okuyanlar sözlerimi abartılı bulabilir. Herhangi bir sebepten isteyerek ve bilerek bazı şeyleri çarpıttığımı düşünebilir. Fakat bu söylediklerimi yalnız Azerbaycan’daki değişimi gözlemleyemeyenler dile getirebilir.
ORTAK TÜRKÇE’YE ALİYEV’DEN DESTEK
15 Haziran Azerbaycan’da resmi olarak ‘Azerbaycan'ın Milli Kurtuluş’ günü olarak kutlanıyor. Erdoğan ve beraberindeki heyetin özel bir günde Karabağ ziyareti bu gelişin önemini artırıyordu. Aliyev’in Erdoğan’la Karabağ gezisinde özellikle İstanbul Türkçesi ile konuşması da dikkat edilmesi gereken hususlardandı. Bugünlerde Azerbaycan televizyon programlarında ortak Türkçe’nin gerekliliği tartışılmaktadır.
BİR YILDA HARUTYUNYAN’IN YEMİN TÖRENİNDEN ŞUŞA BEYANNAMESİ’NE
Şuşa’da atmosfer o kadar farklıydı ki, herhalde bunu tarif etmek o kadar kolay olmasa gerek. İki kardeş ülkenin cumhurbaşkanları şölen yerine dönen Şuşa’daki festivali izlerken Ermenistan basının yazdıklarını gözden geçirdim. Bundan tam 1 yıl önce 21 Mayıs 2020 tarihinde sözde Dağlık Karabağ Cumhurbaşkanı seçilen Arayik Harutyunyan, Şuşa’da yemin etmiş ve yemin törenine Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan da katılmıştı. Hatta yemin töreni sonrası Şuşa’da eğlence düzenlenmiş, Paşinyan raks etmişti. Sarhoşluğun da verdiği yorgunlukla çimenlerin üzerinde uyuyakalmıştı. O gün de Ermenistan basınını izlemiştim. Büyük Ermenistan’dan, Paşinyan açılımlarından ve Şuşa’da yapılan yemin töreninin büyüklüğünden bahsediyorlardı. Tam 1 yıl sonra ise bambaşka şeyler yazıyor, Erdoğan ve Aliyev hakkında ağza alınmayacak ifadeler kullanıyorlar. Hak yerini buldu. Onların ne konuştuğu önemli değil. Önemli olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev tarafından iki ülke arasında imzalanan "Şuşa Beyannamesi"dir. Şuşa Beyannamesi'ne dayanak olarak ‘Kars Anlaşması’ ele alınmıştır. Dolayısıyla 100 yıl önceye atıf yapılıyor.
100 yıl önce de Kafkas İslam Ordusu Azerbaycan’daydı. O zamanki birlikteliğimizi malum sebeplerden sürdürememiştik. Bu kez durum farklıydı. ‘İkinci Karabağ’ savaşının galibi Azerbaycan’dır ve güçlenen Türkiye her anlamda Azerbaycan’ın yanındadır. Erdoğan’ın Karabağ ziyareti, orada geçen diyaloglar, ‘Şuşa Beyannamesi’ ve diğer konular üzerine daha çok daha fazla şey yazılabilir. Anlaşılan önümüzdeki zaman diliminde Azerbaycan-Türkiye dostluğuyla ilgili daha güzel olaylara da şahit olacağız.
“ERDOĞAN HANGİ ŞİİRİ OKUYACAK?”
Erdoğan Azerbaycan Milli Meclisi’nde yaptığı konuşmayla gereken yerlere mesajını iletti. Biz de göğsümüz kabararak dinledik. Belki de bizden çok düşmanlarımız dinledi. Üzerine tezler yazılacak bir konuşmaydı. Konuşmanın sonunda Erdoğan bekleneni yaptı; hangi şiiri söyleyecek acep, sorusuna cevap verdi:
Bir ananın iki oğlu,
Bir amalın (1) iki kolu.
O da ulu, bu da ulu
Azerbaycan – Türkiye.