Yazar: Yunus Özdemir
Orta Doğu coğrafyası insanlık tarihinin köklü ve etkili bir medeniyet konumundadır. İnsanlığın tarihsel serüveninde Orta Doğu dediğimiz kendisine münhasır bir çekim ve cazibe yönleri ola gelmiştir. Kara ticareti en kadim ulaşım ve ticaret yoludur. İpek yolu, baharat yolu, kral yolu en bilinenler iken deniz yolunun sağlam gemilerle keşfedilmesi ulaşım olarak kara yolundan bir kat hızlı ve farklı yollar bulma avantajı sağlamıştır. Bu avantajı Avrupalı devletler sadece sahip olmuş, ellerinde tutarak kullanmışlardır. Yeni kıta ve deniz yoluyla sömürgecilik yarışı ham madde biriktirme ve işletme gücü vererek sanayi üretimini getirmiştir. Sanayi üretimi ile güç dengelerini ve hammadde elde etme hırsını iyice kamçılamıştır.
Entrikalarla dolu Bir Yaşam Öyküsü: Şerif Hüseyin
“Şerif Hüseyin- Büyük Oyun’un Küçük Aktörü” kitabı, İngiltere ve Arap Yarımadası, Hicaz Emirliği, Emirlik Görevi, Arap Yarımadası’nda Güç Mücadelesi, Şerif Hüseyin’in Hicaz Krallığı, Suud İşgali: Hicaz Krallığı’nın Sonu ve Şerif Hüseyin’in Sürgün Yılları ile yedi başlık bulunmaktadır. Kitabın şahıs ve olay ilişkili biçimde anlatılmaktadır. Olayların önemli tarihleri genel çerçevesi şöyledir: 10 Haziran 1916 Mekke'de Şerif Hüseyin tarafından Arap İsyanı başlatıldı. Ekim ayında kendini Arabistan Kralı ilan eden Şerif Hüseyin, 1919 Ocak ayında son kale Medine’yi Fahrettin Paşa’dan alıyor. Bu yıl Vahhabî Suudlar ile önceden savaş halinde olan Şerif Hüseyin’le tekrar savaş başladı. 3 Mart 1924’te TBMM tarafından halifelik kaldırılınca 5 Mart’ta Şerif Hüseyin Halifeliğini ilan etti. 8 Ağustos 1924’te Vahhabî Suudlar Hicaz’ı işgal etmek için harekete geçince Şerif Hüseyin ve dört oğlundan büyüğü olan Ali’yi tahta geçirdi. Ancak 14 Ekim’de Suudlar Mekke’yi işgal edince Şerif Hüseyin bir daha dönmemek üzere Hicaz'dan ayrıldı.
“İngiltere ve Arap Yarımadası” kitabın ilk başlığında Arap İsyanı olayının temel nedenleri, olayın gelişim süreci anlatılmaktadır. İngilizlerin Arap Yarımadasıyla ilk ilişkileri ve politikalarının seyrini barındıran bu başlıkta, temelinde İngilizlerin Hindistan’daki sömürge topraklarına güvenli ve hızlı bağlantı kurmaları amaçlamışlardır. Avrupalı devletlerin Kuzey Afrika ve Arap Yarımadasında hakimiyet kurma yarışlarında İngiltere kabile şeflerinin işbirlikçiliği delaletiyle I. Dünya Savaşı esnasında amacını gerçekleştirmiştir.
Halkın desteği alınması, geleneksel bir kültür, dini yönetim olan “Hicaz Emirliği” makamı ve Şerif Hüseyin ile olan ilişkisi kitabın ikinci başlığında anlatılmaktadır. Düalist, ihtiraslı karakteri olan Şerif Hüseyin, II. Abdülhamid tarafından İstanbul’da tutuluyordu. 31 Mart Hükümet Darbesiyle İttihat Terakki tarafından Şerif Hüseyin Hicaz Emiri olarak atanmasıyla 1924’te Vahhabî Suudlar’a yenilene kadar bu makamda kalacaktır.
Köse, kitabın bu başlığında Şerif Hüseyin’in karakteristik özelliklerini, gençlik yıllarını, bilinmeyen yönlerini ve soyunun tarihçesini anlatmaktadır. Bununla birlikte kitabın ikinci ve üçüncü başlıkları “Hicaz Emirliği ve Görevi” konusunun tarihsel sürecini, Osmanlı’nın yönetim süreci, İngilizlerin bu makamı çıkarları için yaptıkları politika süreci ele alınmaktadır.
1900 yıllarının başında itibaren İngilizlerin Arap Yarımadasına yönelik politikası ile Arap şeyhlerini yanlarına çekerek hakimiyet kurmak istemişlerdir. Bu politikayla Şerif Hüseyin’in Arap Krallığı ve Halifelik hırslarını, Vahhabî İbni Suud ile İdrisi'nin Osmanlı’dan kurtulma arzularını kullanıldı. İngiltere ile Arap şeyhleri arasında bu politik süreç uzun süre devam edecekti. Köse, Osmanlı ile Araplar arasındaki politik yönlerini geniş bilgilerle anlatmaktadır. II. Abdülhamid’in Panislamizm’den sonra İttihatçıların Osmanlı-Arap kardeşliği örgütleri kurmuşlardır. Tüm bunlara karşı İngilizler Arap Milliyetçiliği politikasını kullanmaya çalışarak özgür ve milli vaatlerde bulunmaya çalışmıştır.
Köse, dört ile beşinci başlıklarında Şerif Hüseyin’in İngilizlerin desteğini alarak Osmanlı ve Vahhabî Suudlar ile mücadele etmesi, Paris Barış Konferansında ise politik mücadelesi anlatılmaktadır.
I. Dünya Savaşı bittikten sonra İngiltere, Osmanlı’yı Arap Yarımadasından kurtarmış ve kendisine bağlı kabile şeyhleriyle bölgenin yönetimini sağlamıştı. Bu zaman diliminden sonra Arap Yarımadasının hâkimiyet mücadelesi için iki kabile şefi: Şerif Hüseyin ile İbni Suud birbiriyle savaşmaya başlayacaklardı. İngilizler, iki kabileden Suudları desteklemeleriyle Şerif Hüseyin ile araları açılmıştı. Lâkin İngiltere’nin her isteğini yerine getiren Şerif değil, İbni Suud olmasıyla müttefik olarak da seçilmişti.
Kitabın son iki başlığı Hicaz Krallığın sonu ve Şerif Hüseyin’in sürgün yılları anlatılmaktadır. 8 Ağustos 1924’te Vahhabî Suudlar Hicaz’ı işgal etmek için harekete geçtiler. 5 Aralık 1924’te İbni Suud Mekke’ye gelerek Şerif Hüseyin’e karşı kazandığı savaşı kutladı. 22 Aralık 1925’te ise Vahhabî Suudlar bütün Hicazı işgal ettiler.
18 Haziran 1925’te İngiltere hükümeti tarafından Şerif Hüseyin’i Kıbrıs’a sürgüne göndererek 4 Haziran 1931 Amman’da ölümüne kadar hayatını burada sürdürdü.
İsmail Köse, “Büyük Oyun’un Küçük Aktörü – Şerif Hüseyin” kitabında tarihi bir şahsiyetin biyografisini bir coğrafyanın kaderi ile devletler arası politik tarihi anlatılmaktadır. İngiltere’nin sömürge yollarının güvenliği ve hakimiyeti maksadıyla bölge yöneticilerini kendi çıkarları doğrultusunda yönetmesini belgelerle bu kitapta anlaşılır hale getirmiştir.
Siyasî Tarih alanında araştırmalar yapan İsmail Köse’nin; Türk Dış Politikası, Türk – Amerikan İlişkileri ve Avrupa Tarihi dersleri vermektedir. İngilizlerin 1882’de Mısır’ın işgalinden sonra Filistin ve Hicaz Politikaları, İngilizler ve Şerif Hüseyin, Arap İsyanı ve İsyanın İkinci Yılı ve Sonrası dört başlıkla “İngiliz Arşiv Belgelerinde Arap İsyanı” kitabı; Osmanlı’ya karşı Arap kabile şeyhlerini bağımsızlığa ve kendi devletlerini kurmaya destek veren İngilizler, Osmanlı’nın Arap Yarımadasını kaybetmeleriyle başarıya ulaştılar. Arap Yarımadasının İngilizlere bağlı Arap kabile şeyhleri, kendi krallıklarını kurmak için İngiliz yönetimine her türlü desteği verdiler. İsmail Köse, kitabın ilk konusunu İngilizlerin Hicaz’da Araplara ait bir devlet kurması ve Filistin’de Yahudilere “Ulusal Bir Yurt” vaatleriyle yaptığı politikaları anlatır.
İngiltere, 93 Harbi'nden dört yıl sonra Hindistan sömürge yollarını bahane ederek Mısır’ı işgal ederek Filistin ve Hicaz'a genişleme politikası izledi. İlkinde maden işletme bahanesiyle İngilizler, Filistin ve Hicaz bölgelerine ajanlarını göndermeyi başarmıştı. Bu dönemde Osmanlıyla direk savaşmak maddi yönden zor ve ağır olduğu için başka bir yolu seçmişlerdi. O da halkın üzerinde nüfuz sahibi olan kabile şeflerini yanlarına çekerek, Osmanlı’ya karşı isyan ettirmekti. İngilizler için bu yol; daha kolay ve kazançlı olacaktı. Nitekim öyle de oldu.
Siyonistler, İngiltere’nin yönetici çevrelerini etkilemeyi başararak Filistin topraklarında Ulusal Yurt isteklerini kabul ettirmişlerdi. Köse, Lloyd George Hükümeti’nin I. Dünya Savaşı’nın başlamasıyla da Yahudi Siyonizm’le sıkı bir ilişkinin olduğunun altını çizer. Bu ilişkinin sonucunda Lloyd George Hükümetinin Siyonist Yahudilere verdiği sözlerinin yazılı taahhütleri Balfour Deklarasyonu ile yayınlanmıştır. Gizli görüşmelerin açık bir şekilde kendini göstermesi, İngiltere ve Fransa arasında yeni bir siyasî meselenin ortaya çıkmasına sebep oldu. Bunun birçok yönünü Köse, kitabında bahsetmektedir. Siyonistler ile Avrupalı devlet arasında başlayan Filistin’de Ulusal Yurt kurma istekleri kısa sürede Rusya hariç İngiltere, Fransa, İtalya devletlerin desteklerini almışlardı.
İngilizlerin, Arap asileri kullanarak Osmanlı’ya karşı isyan ettirmesi, Arap Yarımadası’nda kayıp vermeden Osmanlıyı ortadan kaldırma hedefiydi. İngilizlerin bu politikalarını kabul eden Arap Şeflerinden en önemli olanlardan bir tanesi Şerif Hüseyin’di. Köse, kitabın ikinci bölümünü Şerif Hüseyin hakkındadır.
Hassas Bir İhanet Diplomasisi: Arap İsyanı
1853’te Mekke'de doğan Şerif Hüseyin, 25 yıl kaldığı İstanbul’da II. Abdülhamit’in tahttan indirilmesiyle 1908’de İstanbul’dan ayrılmıştır. İttihat Terakki’nin Mekke Emirliğine getirilen Şerif Hüseyin, 1908 – 1916 dokuz yıllık otoritesinde Osmanlıya karşı ihanet, İngilizlere karşı ise iş birliğine gitti. İngilizlerin Arap Yarımadası üzerindeki politikalarını en iyi uyan ve ön ayak olan Şerif Hüseyin’di. Bu dönemde Şerif Hüseyin gibi Arap Yarımadasını yöneten beş tane Kabile Şefi vardı. Şöyle:
- Şerif Hüseyin: Hicaz Emirliği
- Seyit İdrisi: Asir Bölgesi
- İmam Yahya: Yemen Bölgesi
- İbni Reşit: Şamar Bölgesi
- İbni Suud: Necd Bölgesi
Osmanlı Devleti’ne doğrudan ya da dolaylı bağlı olan Arap Yarımadasının bu beş etkin idarecileri aralarında sürekli savaş halindeydiler. En önemli mevki Kutsal Yerleri elinde bulundurduğu için, Hicaz'ın tamamında etkinlik sahibi olan Mekke Emiri Şerif Hüseyin’e aitti. İngilizlere uymayıp Osmanlıya isyan etmeyen bu beşli içerisinde sadece İbni Reşit ve İmam Yahya’ydı.
İngiliz savaş gemileri Cidde'yi bombalamaya başladığında Şerif Hüseyin, Mekke'deki isyandan bir gün önce Cemal Paşa’ya bir telgraf göndererek; Mekke Emirliğinin kendisine kalıtsal olarak verilmesini 24 saat içinde olmasını istedi. Ancak cevap gelmesini beklemeden Şerif Hüseyin McMahon ile anlaştığı şekilde Mekke'deki isyanı başlattı. İsyanın planına göre Şerif Hüseyin Mekke’deki, Büyük oğlu Abdullah Taif’teki, Şerif Hüseyin'in yeğeni Naip Abdul Muhsin El Berakati Cidde'deki Osmanlı birliklerine saldıracaktı. Böylece isyan başladığında diğer Arap kabileleri Şerif Hüseyin’e destek verecekti.
5 Haziran’da Arap İsyanı Medine, Taif, Cidde ve Mekke’den başlayarak tüm Hicaz bölgesinde Osmanlı yönetimine karşı bir savaş durumuna geldi. Yazar İsmail Köse, kitabında bu süreci en ayrıntısına kadar anlatarak, olay ve şahısları analiz etmektedir. İsyan öncesindeki zaman dilimi ile isyan sürecini arşivler ışığında gün gün anlatılmaktadır. Bu anlatımla şahısların içinde bulundukları durum ve yaşanan olaylar en ince noktasına kadar anlatılmıştır.
Kitabın son başlığı “İsyanın İkinci Yılı ve Sonrası” anlatılarak Arap Şeyhleri ile İngiliz Hükûmeti arasında başlayan politik süreci anlatmaktadır. Arap İsyanın getirdiği siyasi dengenin oluşumu ve geleceği nasıl şekillendiği yönünde önemli bilgiler verilmektedir. Arap İsyanın ikinci yılında İngiltere’de Henry Asquith kabinesi değişerek yerine Lloyd George başkanlık, Sir Edward Grey'in yerine Arthur Balfour da Dışişleri Bakanlığı görevine geldi. Bu kabine değişikliği Şerif Hüseyin'in Londra’daki konumunu sarsmıştı.
Arap İsyanından sonraki gelişmelerden bir tanesi de Şerif Hüseyin, Mekke'deki ulema, ileri gelenler ve her sınıftan temsilcilerin bir araya getirdiği düzmece bir kurul oy birliğiyle kendini Arap Ulusunun Kralı ve Dinî Lideri olarak seçtirmesiydi. Hüseyin’in oldubittisi ne Fransa ne de İngiltere’yi memnun etmemişti. Arap Yarımadasındaki Suudlar, İbni Reşit ile Seyit İdrisi de kendi egemenlik sahalarını hiçe sayan bu ilandan rahatsız olmuşlardı.
Arap İsyanı, Orta Doğu’daki İngiliz egemenliği yolundaki kilometre taşlarından birisi, belki de en önemlisidir. Şerif Hüseyin ve oğulları hırslarının, Bedeviler ve Arap asiler ise aç gözlüklerinin kurbanı olarak isyan süresince İngilizler tarafından kullanılmışlardır.
Fransa’nın da destek verdiği bu isyanın amiral gemisi Kahire’deki Müstemleke İdaresi ile Cidde'deki İngiliz temsilciliğidir.
İngilizler, Arap İsyanı ile amaçlarına ulaşarak en kârlı kişiler oluştular. İsmail Köse, “İngiliz Arşiv Belgelerinde Arap İsyanı” değerlendirmesiyle İngiltere’nin Mısır Müstemleke İdaresi tarafından Arap İsyanını hassas bir diplomasi ile planlamış, Şerif Hüseyin’i kullanarak arkalarına aldıkları destekle nasıl adım adım hedeflerine ulaştıklarını anlatmıştır. İngiltere ve Fransa arasında 1916 Mayıs ayında imzalanan ve gizli tutulan Sykes- Picot paylaşım anlaşması Arap milliyetçilerin nasıl figüran olarak kullanıldığını göstermektedir.
Kaynakça
İsmail Köse, İngiliz Arşiv Belgelerinde Arap İsyanı, Kronik Yayınları, 4. Baskı, Mart 2021, İstanbul, 451 sayfa.
İsmail Köşe, Şerif Hüseyin – Büyük Oyun'un Küçük Aktörü, Kronik Yayınları, 2. Baskı, Eylül 2020, İstanbul, 238 sayfa.
*Makalede temsil edilen görüşlerin sorumluluğu yazarlara aittir, söz konusu yazı ve görüşler Hamaset ’in editoryal politikasını yansıtmayabilir.