Yazar: Eli Lake
Çeviri: M. Hulusi Cengiz
Suriye Esad’dan Biden yönetimine rağmen kurtuldu
Başkan Joe Biden'a göre Beşar Esad'ın Suriye'deki zulmünün sona ermesi, kendi yönetiminin dış politikaları sayesinde mümkün oldu. Pazar günü Beyaz Saray'dan yaptığı televizyon konuşmasında, "Yıllardır Esad'ın ana destekçileri olan İran, Hizbullah ve Rusya’nın desteği çöktü; çünkü üçü de bugün benim göreve geldiğim zamankinden çok daha zayıf," dedi.
Biden, bu sözde “Direniş Ekseni”’nin çöküşünü, “Ukrayna ve İsrail’in ABD'nin sarsılmaz desteğiyle kendi öz savunmalarına indirdikleri darbelere” bağlıyor.
Bu, yakın tarihin sadece yanlış bir anlatısı değil; Biden durumu tamamen yanlış anladı. İran, Hizbullah ve Rusya'nın bugün Biden'ın göreve başladığı döneme göre daha zayıf olduğu doğru, ancak bunun nedeni Biden'ın İsrail'i Orta Doğu'daki düşmanlarına karşı serbest bırakma öngörüsü değil. Bunun nedeni, İsrail’in Biden’ın dizginleme çabalarına meydan okuması oldu. Suriye, Biden yönetimine rağmen tiranını devirdi, onun sayesinde değil.
İsrail, İran'ı ve vekillerini zayıflatmak için harekete geçtiğinde, Washington'dan gelen tehditlerle ve onaylamamalarla karşılaştı. 24 Eylül'de BM Genel Kurulu'nda Biden, İsrail’e diplomatik bir çözümü kabul etmesi için yalvardı.
"7 Ekim'den bu yana, tüm bölgeyi içine alan daha geniş bir savaşı önlemeye kararlıyız," dedi. Bu, İsrail hava saldırılarının Hizbullah lideri Hassan Nasrallah'ı öldürmesinden üç gün önceydi.
Mayıs ayında Biden, Hamas'ın Refah'taki son kalesini ele geçirmesi durumunda İsrail'i hayati önem taşıyan silah sevkiyatını durdurmakla tehdit etti. Ancak İsrail, en önemli müttefikinin tavsiyesini dikkate almadı.
Bunun yerine Hizbullah'ın liderlerini tasfiye etmeye ve Refah'ta Yahya Sinvar'ı öldürmeye devam etti. Sonbaharda ise jetlerinin Tahran'ın hava sahasında ter dökmeden uçabileceğini kanıtladı. Sonuç olarak, "Direniş Ekseni" övünen gücüyle bir "geçim ekseni”ne indirildi.
Biden'ın, İsrail'ın savaşına yaklaşımı bölgesel tırmanmayı önlemek oldu. Bu, ilk bakışta mantıklı görülse de İsrail'ın savaşını İran'ın vekillerine karşı tamamen savunma amacıyla sınırlandırmaya çalışmak ve bu savaşı bu vekillerin hamisi olan İran'ın kapısına taşımasını engellemek anlamına geliyordu.
Bu politikanın hatası, son aylarda ve özellikle de Esad'ın düşüşüyle ortaya çıktı. İran ve müttefiklerinin gücünün kullanılarak ortadan kaldırılamayacağına dair yanlış bir hesaplama söz konusuydu. Bu hata, Biden'ın eski patronu Barack Obama'’ya kadar uzanıyor: "İran burada kalıcıdır; bu konuda kimsenin yapabileceği bir şey yoktur."
Bu geleneksel akıl, İran'ın bölgesel hırslarına saygı duymaya kadar varıyordu.
Obama, İslam Cumhuriyeti'nin gücülü Devrim Muhafızları tarafından finanse edilen, eğitilen ve yönetilen milisleri geri püskürtmek yerine, çatışmayı yönetmeye çalıştı. Biden gibi, o da gerilimi tırmandırmaktan kaçınmak istedi.
Obama’nın 2016 yılında The Atlantic dergisinden Jeffrey Goldberg'e yaptığı bir açıklamada, şöyle diyordu: "Suriye, Irak ve Yemen'de vekalet savaşlarını ve kaosu besleyen Suudiler ile İranlılar arasındaki rekabet hem dostlarımıza hem de İranlılara mahalleyi paylaşmak ve bir tür soğuk barış tesis etmek için etkili bir yol bulmaları gerektiğini söylememizi gerektiriyor."
Elbette Obama doktrini, İran'ın Suriye, Yemen, Irak ve Lübnan'daki müdahalelerini resmen kabul etmedi. Ancak Esad'ın 2013'te kimyasal silah kullanmasının ardından, Obama harekete geçemedi. Esad'ın "kırmızı çizgiyi" ihlal etmesine karşı kullanılacağına söz verdiği askeri gücü kullanmadı. Bunun yerine, ABD, Suriye’deki isyancıları desteklemekte yetersiz kaldı.
İran ve Rusya'nın, kurtarmayı taahhüt ettikleri tiran adına yaptıkları müdahalelere rağmen Obama, İran’la nükleer müzakereleri sürdürdü. Bu müzakereler, İran'ın BM yaptırımlarının kaldırılması ve tutuklu ABD vatandaşlarının serbest bırakılması karşılığında nükleer programına zaman sınırlı bir ara vermesini öngörüyordu.
Bu, İran rejimi için harika bir anlaşmaydı; ancak İran halkı için korkunç bir anlaşmaydı.
Nükleer anlaşmanın ilk yılında, rejim yaklaşık bin mahkûmu idam etti. Aynı zamanda, Suriye’deki isyancılar için de korkunç bir anlaşmaydı. Suudi Arabistan, daha sonra petrol sahalarına saldıracak olan iyi silahlanmış Husi isyanıyla karşılaştı. İran'ın nükleer anlaşmanın sağladığı ekstra nakit sayesinde Hizbullah’ı finansman ve silahlarla desteklemesi, terör milislerinin Lübnan devletinden daha güclü hale gelmesine yol açtı.
Donald Trump başkan olarak Obama doktrinine meydan okudu. 2018 yılında Trump, nükleer anlaşmadan çekildi ve 2020'nin ikinci gününde, Kasım Süleyman Donald Trump başkan olarak Obama doktrinine meydan okudu. 2018 yılında Trump, nükleer anlaşmadan çekildi ve 2020'nin ikinci gününde, Kasım Süleymani'yi öldürmek için bir insansız hava aracı saldırısı düzenledi.
İran'ın Devrim Muhafızları'nın Kudüs Gücü'nün liderini etkisiz hale getirdi ve İran rejimine büyük bir darbe vurdu.
Ancak Trump'ın stratejisi de tutarsızlıklar ve eksiklikler barındırıyordu. Bir yandan İran'a karşı "maksimum baskı" politikası izlerken, diğer yandan ABD'yi Suriye'den çekmeye çalıştı. Bu geri çekilme, Esad rejimi ve İran'ın güç kazanmasına yol açtı. Trump, ABD'nin bölgedeki varlığını azaltma hevesiyle, aslında Obama'nın başlattığı hatalı politikaların bazılarını sürdürmüş oldu.
Biden yönetimi ise göreve geldiğinde, Trump'ın İran üzerindeki baskı politikasını gevşetme yolunu seçti. Ancak bu yaklaşım, İran'ın daha cesur adımlar atmasına ve vekil gruplarının bölgedeki etkisini artırmasına zemin hazırladı. İsrail ise bu duruma kendi yöntemleriyle karşılık verdi ve İran'ın vekillerine yönelik operasyonlarını hızlandırdı. Bu süreçte, Biden yönetiminin itidal çağrılarına rağmen İsrail, İran'ın bölgedeki varlığını hedef almaktan geri durmadı.
Esad'ın düşüşü, ABD'nin bölgedeki etkisinin azalmasını ve İsrail'in kendi ulusal güvenlik çıkarlarını savunma konusundaki kararlılığını gösterdi. Ancak bu durum, aynı zamanda ABD'nin Ortadoğu'daki stratejik hedeflerini yeniden gözden geçirmesi gerektiğine işaret ediyor. Esad rejiminin sonu, Washington'un bölgedeki politikalarının başarısızlığını gözler önüne serdi ve gelecekte daha etkili bir yaklaşım geliştirilmesi gerektiğini ortaya koydu.
Kaynak: The Free Press
*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Makalede temsil edilen görüşlerin sorumluluğu yazara aittir, söz konusu yazı ve görüşler Hamaset'in editoryal politikasını yansıtmayabilir.