HUSİLER WASHİNGTON'UN AKLINI BAŞINDAN ALDI?

System.Web.UI.WebControls.Label / HUSİLER WASHİNGTON'UN AKLINI BAŞINDAN ALDI? / HUSİLER WASHİNGTON'UN AKLINI BAŞINDAN ALDI? / hamaset.com.tr

8 Nisan 2025 Salı

Çeviren:Haber Merkezi |

Washington’un gerilimi daha da tırmandırmaktan başka çaresi kalmayacağı ya da bu kez Husilerin eliyle Afganistan benzeri bir gerilemeyle yüzleşmek zorunda kalacağı zaman pekâlâ gelebilir.

HUSİLER WASHİNGTON

Yazar: Ramon Marks

Çeviri: M. Hulusi cengiz

Yemenli militan grup, ABD'nin aşırı güçlenmesinden ustalıkla yararlandı.


Yemenli Husiler gitmeyi reddediyor. ABD Donanması ve müttefiklerinin çabalarına rağmen, ayak takımı isyancı bir grup dünyanın en stratejik su yollarından biri olan Kızıldeniz’i neredeyse iki yıldır kapalı tutmayı başardı. Deniz trafiğinin büyük bir kısmı, Afrika'nın ucundaki daha uzun, dolambaçlı ve pahalı Ümit Burnu rotasını kullanmak zorunda kaldı. Washington, dünyanın en önemli deniz geçiş noktalarından birinde deniz özgürlüğünü korumakta başarısız oldu.

Deniz savaşında gemisavar füze sistemleri ve insansız hava araçlarının getirdiği teknolojik devrim, küçük bir isyancı gruba Kızıldeniz’in stratejik Bab el-Mendeb Boğazı’nı kesebilme kabiliyeti kazandırdı. Devam eden bu açmaz, küresel bir deniz gücü olarak ABD için tehlikeli sonuçlar doğuruyor.

İlk ders elbette teknolojidir.

 Dronlar ve karada konuşlu füze sistemleri artık kıyı şeridinden yüzlerce, hatta binlerce mil uzaktaki su üstü savaş gemilerini vurabiliyor. Husilerin Kızıldeniz saldırıları, ABD Donanması'nın içinde bulunduğu zorlu durumu gözler önüne seriyor. Artık dünyanın en büyük donanması olmayan – bu konumunu Çin'e kaptıran – Donanma, insansız hava araçları ve gemisavar füzelerle başa çıkmak için yeni yaklaşımlar arıyor.

Pahalı ve sofistike insanlı uçak ve füze sistemleriyle donatılmış eski uçak gemileri ve diğer savaş gemileri, bu yeni savaş çağı için ideal olmadıklarını kanıtladılar. Bu silahlara karşı koymak için evrimleşmek, Donanma ve Kongre'nin geliştirmesi ve iyileştirmesi yıllar alabilecek bir süreçtir.

İkinci ders ise Deniz Kuvvetleri’nin aşırı gergin olduğudur.

Husilerin savaş gemilerine ve ticari gemilere yönelik saldırılarını savuşturmak için iki uçak gemisi savaş grubunu Kızıldeniz bölgesinde tutmak zorunda kalmıştır. Bu güçlü kuvvetlere rağmen, Kızıldeniz etkin bir şekilde bloke edilmiş durumda. Bu arada başta Çin olmak üzere, dünyanın diğer bölgelerindeki rakip meydan okumalar da Donanma'nın dikkatini çekmeye devam ediyor. Halk Kurtuluş Ordusu Donanması'nın 400’den fazla savaş gemisinin karşısında, yaklaşık 200 gemiden oluşan ABD Pasifik Filosu bulunmaktadır.

Donanmanın hiçbir zaman Çin’in donanması kadar büyük olabileceği oldukça şüphelidir. Amerika'nın yaşlanan tersaneleri bu üretim kapasitesine sahip değildir. Pasifik Filosu’nun temel görevi yine de Çin ile herhangi bir çatışmada ABD’nin anlaşmalı müttefikleri olan Filipinler, Japonya ve Güney Kore’yi savunmaktır. Ayrıca bir savunma anlaşması taahhüdü olmasa bile Tayvan’ı savunmaya hazır olmalıdır.

Çin ve Husilerin yanı sıra Donanma, İran’a karşı da hazır olmalıdır.

Bu yılın başlarında, Kızıldeniz’de Husilerin saldırılarını savuştururken bile İsrail’i, İran’ın füze ve insansız hava aracı saldırı dalgalarına karşı savunmasına yardım etmesi istenmiştir. Donanmanın, İran’ın nükleer programına yönelik büyük bir saldırısı yakın olabilir.

Tüm bu çeşitli zorluklar karşısında, bir ya da daha fazla ABD uçak gemisi savaş grubunu Kızıldeniz’e bağlama gerekliliği – Husi füze ve insansız hava aracı saldırılarıyla pahalı ve tehlikeli bir köstebek oyunu oynamak – maliyetli ve nihayetinde uzun vadede savunulamaz bir teklif haline gelmektedir.

Muhtemelen bunun farkına varan Trump yönetimi, Husilerin kampanyasını tırmandırarak daha fazla hava gücü kaynağını (Hava Kuvvetleri B2’leri de dahil olmak üzere) Husileri kesin olarak yenmek için daha saldırı odaklı bir çabaya sokmuştur. Hava gücünün kesin bir zafer elde etmek için tek başına yeterli olup olmayacağını zaman gösterecek.

Elde edilen ilk sonuçlar, hızlandırılmış hava gücünün yeterli olmayabileceğini göstermektedir.

Sadece üç hafta içinde 1 milyar doların üzerinde hava mühimmatı harcanmasına rağmen, Husilerin Kızıldeniz saldırıları durmaksızın devam etmiştir. Eğer hava gücü Husileri kalıcı olarak susturamazsa, Washington zor bir karar vermek zorunda kalacaktır.

Seçeneklerden biri, Kızıldeniz’den çekilmek ve Husilerle askeri olarak mücadele etmeyi Avrupalı müttefiklerine bırakmaktır. Ne de olsa Batı Avrupa, ekonomik olarak Kızıldeniz ulaşım yoluna ABD’den daha fazla bağımlıdır. Ayrıca Washington’un Avrupalı müttefiklerinin emrinde 1000’den fazla savaş gemisi bulunmaktadır.

 NATO müttefiklerinin, Rusya ve Ukrayna ile başa çıkmak için daha az askeri kabiliyete sahip olduğu Avrupa’daki karadaki askeri durumun aksine, ABD Donanması çekilse bile, donanmaları Kızıldeniz’de bu işi yapabilecek durumda olmalıdır. Başkan Yardımcısı JD Vance’in kısa süre önce Kızıldeniz harekâtında Avrupalıları “beleşçiler” olarak eleştirirken aklından geçen şeyin bu olduğuna şüphe yoktur.

Ancak, özellikle Amerika’nın Afganistan’dan aceleyle çekilmesinin ardından, ABD’nin savaştan çekilmesi İran’a verilecek yanlış bir mesaj olacaktır. Bu, ABD’nin stratejik gerilemesinin bir başka işareti olarak yorumlanacaktır. Bunun yerine Trump yönetiminin gerilimi tırmandırma kararı, Amerika’nın ekonomik çıkarlarının müttefik ülkelerinkinden daha az etkilendiği durumlarda bile, ABD’nin uzak yerlerde denizlerin özgürlüğünü korumaya kararlı olduğunu göstermektedir.

1988 yılında ABD, USS Samuel B. Roberts fırkateyninin bir İran mayını tarafından hasar görmesinin ardından, İran’a karşı Praying Mantis Operasyonu’nda tam da bunu yapmıştır. Buna karşılık olarak ABD, İran savaş gemilerine saldırıp onları batırmış ve İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana ABD Donanması için en büyük eylem olan İran petrol platformlarını imha etmiştir.

Husiler henüz bir ABD savaş gemisini ya da insanlı uçağını vuramamış olsalar da denemeye devam etmektedirler. Hava gücü tek başına tehdidi ortadan kaldıramazsa, ABD potansiyel deniz karantinası ve kara saldırıları da dahil olmak üzere daha fazla tırmanmayı değerlendirmek zorunda kalabilir. Husiler, ABD’yi stratejik bir kutunun içine sokmuş ve geriye iyi bir seçenek bırakmamışlardır. Washington’un güvenilirliği, uzun süreli ve çıkmaza girmiş bir beraberliği kaldıramaz.

Bu, ABD’nin çözmesi ya da stratejik sonuçlarına katlanması gereken bir çatışmadır. Washington’un gerilimi daha da tırmandırmaktan başka çaresi kalmayacağı ya da bu kez Husilerin eliyle Afganistan benzeri bir gerilemeyle yüzleşmek zorunda kalacağı zaman pekâlâ gelebilir.

Kaynak: The National Interest

*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Makalede temsil edilen görüşlerin sorumluluğu yazara aittir, söz konusu yazı ve görüşler Hamaset'in editoryal politikasını yansıtmayabilir.



DİĞER YAZILAR


Haritalar ile belirlenen sınırların ötesinde

2022 © Tüm hakları saklıdır.