SURİYE'DE TÜRKİYE VE İSRAİL

System.Web.UI.WebControls.Label / SURİYE'DE TÜRKİYE VE İSRAİL / SURİYE'DE TÜRKİYE VE İSRAİL / hamaset.com.tr

2 Ocak 2025 Perşembe

117 Görüntüleme

MERCEK
Çeviren:Haber Merkezi |

Jeopolitik ezeli rakipler olmaları gerekiyor. Aynı zamanda tarihi rakiplerdir. Ancak son zamanlarda Suriye'de uyumlu bir şekilde iş birliği yapıyor gibi görünüyorlar.

SURİYE

Yazar: Konstantinos Bogdanos

Çeviri: M. Hulusi Cengiz

İsrail ve Türkiye ilişkileri bir süredir diken üstünde. Tel Aviv, Gazze ve Lübnan'da varoluşsal tehdit olarak gördüğü unsurlara karşı savaş açarken, Ankara da Filistin davasını kanatları altına alarak kendisini Orta Doğu'daki Müslümanların savunucusu ve koruyucusu olarak pazarlamaya hevesli.

Düşmanlık derinlere iniyor. Daha bir ay önce Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan İsrail ile ilişkileri kesme kararını açıkladı. "Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve hükümeti olarak şu anda İsrail ile tüm ilişkilerimizi kesmiş durumdayız" diyen Erdoğan, İsrail'e karşı ticari ambargo ve Uluslararası Adalet Divanı'nda soykırım davası açılmasını talep etti.

Türk hükümeti istişareler için İsrail büyükelçisini resmen geri çağırırken ve İsrail güvenlik gerekçesiyle Ankara'daki büyükelçiliğini boşaltırken, Erdoğan İsrail Başbakanını Gazze "soykırımından" sorumlu tutmak için elinden gelen her şeyi yapacağına söz verdi.

Benjamin Netanyahu ise Erdoğan'ı "Türkiye'nin diktatörü" olarak nitelendirdiği tweetinde "Türk gazeteciler ve hakimler hapishanelerini doldururken o İsrail'in demokrasisine saldırıyor" dedi. Ateşli oğlu Yair ise "İstanbul aslında Konstantinopolis adında bir şehirdir!" şeklinde bir tweet atacak kadar ileri gitmiştir.

Financial Times'tan Gideon Rachman birkaç gün önce "Netanyahu ve Erdoğan Orta Doğu'nun güçlü adamları olmak için yarışıyor" diye yazdı. Ancak bu tam olarak böyle olmayabilir. Rekabet elbette var. Ancak aynı zamanda iş birliği de var.

ABD Başkanı seçilen Donald Trump'ın belirttiği gibi, Türkiye Suriye'nin anahtarını elinde tutuyor. Ankara tüm ağırlığını Heyet Tahrir el Şam ve Suriye Ulusal Ordusu olarak yeniden adlandırılan cihatçıların arkasına koydu. Onlara eğitim, teçhizat, istihbarat ve lojistik destek sağladı- ve şu anda önemli ölçüde Şam'da kararları o veriyor.

Türkiye şu anda Suriye'nin kuzeyinde geniş bir alanı doğrudan kontrol etmeyi başardığı için Kıbrıs örneği akla geliyor: Türkiye'nin er ya da geç, vekil güçlerinin ele geçirdiği toprakları fiilen- hatta bir referandum sonrasında hukuken - ilhak etmesi bekleniyor.

Ancak Esad'ın düşüşünden faydalanan tek Suriyeli komşu Türkiye değil. İsrail de "güvenlik amacıyla" bir "tampon bölge" oluşturmak için Golan'ın onlarca kilometre içine seçkin tugaylar (bunlardan birinin adı Golani - İslamcı HTŞ lideriyle aynı) göndererek işgal etti. Yerel Dürzi nüfusu şimdiden bölgenin İsrail tarafından ilhak edilmesi çağrısında bulunuyor.

Aynı zamanda, son birkaç hafta içinde İsrail Hava Kuvvetleri tarafından gerçekleştirilen yüzlerce sorti Esad hükümetinin askeri altyapısını, tesislerini, teçhizatını ve stoklarını yerle bir etti. Tahran ile Lübnan'daki vekil güçleri arasında önemli bir irtibat noktası olan eski İran müttefikinin savunma kabiliyetleri enkaza dönüştü.

İlginçtir ki, Suriye'de iktidarı ele geçiren cihatçı "isyancılar" İsrail'in amansız saldırılarına gerçek anlamda tepki göstermediler. "Siyonist düşmana" karşı silahlanma çağrısı yok. Kudüs'ü özgürleştirmek için yemin yok. İsrail Savunma Kuvvetleri tarafından ele geçirilen Suriye topraklarını geri alma sözü yok. İslam Devleti'nin torunları için neredeyse her zamanki gibi iş.

Sinizm ve reelpolitik hâkim

Baasçı askeri kapasitenin kalıntılarını yok eden Yahudi kampanyasına neden karşı çıkılsın? Tıpkı Türkiye gibi İsrail de sahada İslamcıları destekliyor. Tıpkı Türkiye gibi İsrail de yıkılan Suriye devletinden kendine bir parça koparmak istiyor.

Erdoğan, hükümetinin resmi olarak terörist olarak tanımladığı bir örgüt olan HTŞ ile iş yapıyor. Netanyahu ise El Kaide'nin uzantılarıyla güçlerini birleştirdi. Ve kendi çabalarını sürdürürken, İsrail ve Türkiye kendilerini fiilen aynı tarafta buldular.

Elbette Tel Aviv ve Ankara, seçilmiş Başkan Trump'ın açıkça masaya koyduğu, bölgede bir Kürt devleti kurulması konusunda gelecekte yeniden karşı karşıya gelecektir. Ancak şu anda en iyi düşmanlar olabilirler. İkisi de Esad'ın gitmesini istiyordu ve şimdi ikisi de ganimet peşinde.

Bir asır önce İngiliz-Fransız Sykes-Picot anlaşmasıyla çizilen haritadaki çizgiler şimdi yeniden çizilirken, Erdoğan ve Netanyahu on yıllardır ilk kez ülkelerinin sınırlarını genişleten liderler olarak bir miras peşinde koşuyorlar.

Asıl önemli olan oyunun sonu. Türkiye Cumhurbaşkanı Osmanlı İmparatorluğu'nu yeniden kurmayı hedeflerken, İsrail Başbakanı Büyük İsrail'in peşinde. Görünen o ki, iki hasım hedeflerine ulaşma yolunda zaman zaman birbirlerine çok faydalı olabiliyor.

 

Kaynak: Brussels Signal

*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Makalede temsil edilen görüşlerin sorumluluğu yazara aittir, söz konusu yazı ve görüşler Hamaset'in editoryal politikasını yansıtmayabilir.



DİĞER YAZILAR


Haritalar ile belirlenen sınırların ötesinde

2022 © Tüm hakları saklıdır.