Son günlerde NATO, üzerine en çok yazılıp çizilen konulardan biri olarak karşımıza çıkıyor. NATO’nun geçmişi ve geleceği enine boyuna tartışılıyor. İşin içine Finlandiya ve İsveç’in üyelik konuları girince tartışma daha da zenginleşti. Türkiye’nin en yetkili mevkilerinden “Hiç kusura bakmasınlar, hayır diyeceğiz” şeklinde gelen cevaplar, konuya ayrı başlıklar açtı. Görünen o ki bu zeminde ilerleyen tartışmalar, Madrid Zirvesi’ne kadar devam edecek.
80 TÜRKİYE’Sİ İLE BUGÜNÜN TÜRKİYE’Sİ BİR DEĞİL
Temelde tartışılan konu, NATO’yu gelecekte nelerin beklediği. Bu sorunun sorulması gayet normal. Çünkü NATO’ya üye olan 30 devlet, milli güvenlik ve savunma önceliklerini farklı kaygılarla belirliyor. Örneğin Türkiye ve Yunanistan’ın ortak güvenlik ve savunma vizyonuna sahip olması pek de kolay değil.
Türkiye’nin günümüzdeki siyasi tutumu ve vizyonu NATO üyelerini ne kadar hoşnut edebilir? 1980 Türkiye’si ile 21. yüzyıl Türkiye’sini aynı kefeye koymak doğru olmaz.
NATO NEDEN BU KADAR ÇOK TARTIŞILIYOR?
Peki, NATO’nun geleceği, Haziran ayında yapılacak olan zirve sebebiyle mi yoksa Rusya Ukrayna Savaşı sebebiyle mi bu kadar çok konuşulmaya başlandı?
Rusya-Ukrayna arasında yaşanan olaylar tartışmaları güncellemiş olsa da bunun asıl sebep olduğunu söylemek doğru olmaz. Bunu anlamak için Trump’ın göreve başlamadan önce gazetecilere verdiği demeci hatırlamak gerekiyor.
“NATO’NUN SORUNLARI VAR”
Trump The Times ve Bild’e verdiği röportajda aşağıdaki sözleri sarf etmişti:
“NATO’nun sorunları var. NATO, günümüzün taleplerini karşılamıyor. Çünkü bildiğiniz gibi NATO’nun kuruluş dönemiyle günümüzde yaşananlar farklılık teşkil ediyor. İkincisi, ülkeler ödemeleri gereken parayı ödemiyorlar. NATO’ nun terörizme karşı tutumu da beklentileri karşılamadığının göstergesidir”
NATO DOĞU VE GÜNEY SINIRLARIYLA İLGİLENMELİ
Trump daha sonra Brüksel Zirvesinde ise “Geleceğin NATO'su, terörizm ve göçün yanısıra Rusya'dan ve NATO'nun Doğu ve Güney sınırlarına yönelik tehditlere de büyük önem vermelidir” demişti.
GEÇMİŞTEN BUGÜNE SSCB’YE KARŞI KUZEY ATLANTİK İTTİFAKI
Yukarda da belirttiğim gibi, Rusya’ya karşı tutum yalnızca günümüzde yaşananlarla ilgili değildir. NATO’nun kuruluşuna kadar uzanmaktadır. Kuzey Atlantik İttifakı’nın kurulmasını ısrarla savunanlar, “SSCB’nin yayılmacılık peşinde koştuğunu ve Stalin’i durdurmanın tek yolunun O’nu çevrelemek” olduğunu savunmuşlardı.
SSCB’DEN SONRA BİLE SINIRLARINI GENİŞLETTİLER
Kuzey Atlantik İttifakı, SSCB ortadan kalktıktan sonra, yani Soğuk Savaş sonrası Rus yayılmacılık politikasının gündemden kalktığı dönemde bile bünyesine yeni üyeler katarak sınırlarını genişletmeye devam etti. Bazı siyaset bilimciler bu durumu tehlikeli olarak nitelendirerek, ABD’nin dönüşü zor olan hatalarından olduğunu söylüyordu.
“AMERİKAN POLİTİKASININ EN VAHİM HATASI”
NATO’nun fikir babalarından olarak bilinen George F. Kennan 1997'de yazdığı bir yazıda, NATO’nun genişleme politikası izlemesinin “Soğuk Savaş sonrası dönemin tamamında Amerikan politikasının en vahim hatası olacağını” belirtmişti.
Kennan yazıda, “Bu durum Rusya'da milliyetçi, Batı karşıtı ve militarist eğilimleri alevlendirebilir, doğmakta olan Rus demokrasisini olumsuz etkileyebilir ve silah kontrol anlaşmalarını engelleyebilir” ifadelerini kullanmıştı.
LEVİATHAN’I BATI YARATTI
Batı’nın “Leviathan” olarak tanımladığı Rusya’nın bugünlere gelmesindeki rolü az değildir. Yukarıda yazdıklarımızı toparlayacak olursak, bizi içinde bulunduğumuz hale Batı’nın getirdiğini söylemek mümkündür.
Peki, bundan sonra olaylar nasıl gelişecek? Finlandiya ve İsveç, Kuzey Atlantik İttifakı’na üye olarak katılacak mı? Uluslararası ilişkilerde bu tip soruların cevabı genelde konjonktürel oluyor. O sebepledir ki, en doğru cevabı gelecek gösterecek. Olaylara yine temelden bakma taraftarı olduğum için son bir iki ay diliminde yaşanan süreci gözümüzün önüne getirelim, derim.
ANKET SONUÇLARI REKOR SEVİYEDE
İsveç Başbakanı Magdalena Andersson, Finlandiya Başbakanı Sanna Marin ile bir araya geldi. Andersson, Rusya'nın Ukrayna'yı işgalinden sonra Avrupa'nın “temelden değişen bir güvenlik ortamıyla” karşı karşıya olduğunu söyledi.
Finlandiya'da yapılan anketlerde NATO'ya katılım için verilen destek yıllardır yüzde yirmi civarındaydı. 24 Şubattan hemen sonra yapılan anketlerde sonuçlar yüzde 53’e, Mart'ta ‘ye ve Mayıs’ta yüzde 76 ile rekor seviyeye yükseldi.
“RUSYA BALTIK DENİZİ’Nİ NATO GÖLÜNE ÇEVİRDİ”
Bir taraftan halk NATO üyeliğine hemen başvurmak istiyor. Diğer taraftan “Rusya her an saldırabilir” propagandası yapılıyor. ABD’ye yakın yetkililer ve uzmanlar “hepiniz NATO’nun varlığına muhtaçsınız” diyor ve aynı zamanda Rusya’yı da kışkırtacak açıklamalarından geri kalmıyorlar.
NATO eski genel sekreter yardımcısı ve ABD Silah Kontrolü ve Uluslararası Güvenlik Müsteşarı Rose Gottemoeller, yaşanan süreçleri “Baltık Denizi'ni bir NATO gölüne çeviren Rusya için büyük bir stratejik yenilgi” olarak nitelendirdi.
“PUTİN NATO’NUN ETKİSİNİ KAYBETMESİNİ BEKLİYOR”
NATO genel sekreteri Jens Stoltenberg hafta sonu gazetecilere verdiği demeçte, “Putin, Ukrayna'nın mağlup olmasını istiyor. NATO’nun etkisini kaybetmesini bekliyor. Kuzey Amerika ve Avrupa bölündü diye düşünüyor ve istiyor. Ama NATO her zamankinden daha güçlü, Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri daha birleşmiş durumda. Ukrayna bu savaşı kazanabilir” dedi.
“TÜRKİYE’YE BASKI YAPACAKLAR”
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’ın da dediği gibi, Türkiye Finlandiya ve İsveç'in ittifaka dâhil edilmesi fikrine karşı olmasına rağmen diğer 29 üye arasında “çok güçlü bir fikir birliği” birliği var. Bu konuda Türkiye’ye baskıyı sürdürecekler.
Başta ABD olmak üzere yeni üyelerin ittifaka dâhil olmasını isteyenler, Rusya ile Türkiye’yi karşı karşıya getirmek için yeni hamleler yapabilir. Bu konuda içerideki işbirlikçileri ile de ortak çalışmalar yapacakları, mevcut durumu seçim öncesi kullanacakları da kesin gözüküyor.
TÜRKİYE İÇİN YENİ FIRSATLAR DOĞUYOR
Her ne olursa olsun Türkiye için yeni fırsatlar doğuyor. Türkiye’nin bu fırsatları en iyi şekilde değerlendireceğine inancım tamdır. Türkiye seçimini ne Rusya’dan ne de Batı’dan yana kullanmamalı, her zaman “Türkiye’ye muhtaçsınız” politikası izlemeye devam etmelidir.
Finlandiya ve İsveç ittifaka üye olursa ne olur? Batı için önemli olan, Finlandiya’nın üyeliği. NATO genel sekreterinin her iki ülkeyi aynı anda değerlendirmeyi düşündüklerini söylemesi kulağa pek de samimi gelmiyor.
ZAYIF VE AŞAĞILANMIŞ BİR RUSYA TEHLİKELİDİR
İsveç ve Finlandiya seçeneği Türkiye’nin kararını kestirerek önceden kurulmuş bir tuzak. Türkiye haklı olarak İsveç’in NATO üyeliğine karşı çıkıyor. Rusya için de önemli olan Finlandiya’nın üye olmaması. Finlandiya üye olarak kabul edilirse, sekiz yüz millik sınırı NATO'nun Rusya ile en uzun sınırı olacak. Ukrayna’da başaramadıklarını Finlandiya’da denemeye çalışacaklar. Ama Batı unutmamalı ki, zayıf ve aşağılanmış Rusya tehlikelidir.
Hitler'in Avrupa çapında güçlenmesine ve saldırganlık kazanmasına yol açan “zayıf ve aşağılanmış Almanya”ydı.