Yazar: Emil Avdaliani
Çeviri: M. Hulusi Cengiz
Rusya'nın Ukrayna'ya açtığı savaşın istenmeyen bir sonucu oldu: Orta Doğu ile Güney Kafkasya arasındaki jeopolitik bağların güçlenmesi.
Güney Kafkasya, son iki yüzyıldır Rusya'nın münhasır nüfuz alanı olarak görülüyor. Sovyetler Birliği'nin sona ermesi bile bu durumu köklü biçimde değiştiremedi. Türkiye ve İran, 1990'lar ve 2000'lerin başında yeni kurulan Ermenistan, Azerbaycan ve Gürcistan cumhuriyetlerine aktif olarak katılmış olsa da, Rusya ekonomik ve güvenlik açısından kontrolü elinde tutan baskın güç olarak kalmaya devam etti.
Son birkaç yılda işler değişti ve Rusya'nın Güney Kafkasya'daki nüfuzunda belirgin çatlaklar ortaya çıktı. Moskova'nın etkisi tamamen çökmedi; ancak son iki yıldaki rahatsız edici yeniden yapılanmaların ortasında “yönetilen bir düşüş” yaşanıyor. Bunun bir nedeni de Rusya'nın Ukrayna'yı işgal etmesi ve bu savaşın Moskova'nın Güney Kafkasya'daki askeri kaynaklarını neredeyse tamamen tüketmesidir. Bu durum, Rusya'nın prestijine de büyük darbe vurdu.
Türkiye ve İran Nüfuzlarını Genişletiyor
Türkiye ve İran, bu güç boşluğundan yararlanan ilk ülkeler arasında yer alıyor. Ankara, Azerbaycan'ın geleneksel müttefiki olarak Azerbaycan ile ilişkilerini 2020'den bu yana hem askeri hem de ekonomik alanlarda genişletti. Türk ordusu, 2020'de Azerbaycan'ın Ermenistan'la yaptığı savaştan sonra kaybettiği toprakları geri almasına yardımcı oldu. Türkiye ayrıca, Ermenistan'ın en güney toprakları boyunca Türkiye'nin Nahçıvan üzerinden Azerbaycan'a bağlanmasını sağlayacak bir ticaret ve transit koridorunun açılması için de baskı yapıyor.
Bu durum, Türkiye'nin etkisi altında olmayan tek fiziksel bağlantı olarak Ermenistan'ı gören İran'ı tedirgin etti. Türkiye'den Hazar Denizi'ne uzanan kesintisiz bir koridorun ortaya çıkma olasılığı, İran'ı Ermenistan'la daha yakın ilişkiler kurmaya ve gerekirse müdahale edeceğini ilan etmeye zorladı. Türkiye ve Rusya'nın gücüne kıyasla İran'ın ekonomik kapasitesi sınırlı olsa da bölgeye müdahalesi önceki dönemlere kıyasla daha yoğun.
Coğrafya Önemli
Rusya'nın göreceli düşüşü, Güney Kafkasya'nın Orta Doğu ile artan bağlarıyla birlikte tarihsel normlara geri dönüşü işaret ediyor olabilir. Bin yıllık bir perspektiften bakıldığında, Rusya'nın Güney Kafkasya'daki hakimiyeti, Orta Doğu güçlerinin bölgeye egemen olduğu uzun dönemler karşısında kısa bir sapma olarak görülebilir. Ahamenişler, Romalılar, Sasaniler, Osmanlılar ve Safeviler gibi Orta Doğu güçleri, bölgeyi bir ticaret yolu ve askeri üs olarak kullanmışlardır.
Coğrafi olarak Güney Kafkasya, aslında geniş Orta Doğu'nun jeopolitik bir uzantısıdır. Rusya, Kafkas dağlarıyla sınırlı bir bölgede kalırken, Orta Doğu'ya olan erişim çok daha kolaydır.
Dahası, Orta Doğu ve Güney Kafkasya arasında artan bağlantılar sadece Türkiye ve İran'ın etkisiyle sınırlı değil. Körfez İş birliği Konseyi ile Gürcistan ve özellikle Azerbaycan arasında siyasi, enerji ve ticari iş birliği de hızla gelişiyor. Gürcistan, KİK ile siyasi ve ekonomik ilişkileri geliştiren 2024-2028 Ortak Eylem Planı'nı onayladı. Ayrıca, Abu Dabi Ulusal Petrol Şirketi, Hazar Denizi'ndeki Absheron gaz sahasından pay satın alırken, Suudi Arabistan da bölgenin yenilenebilir enerji yatırımlarına milyarlarca dolar harcamayı vaat etti.
Avrasya İçin Yeni Bir Ticaret Yolu
Güney Kafkasya ülkeleri, Rusya'nın etkisini sınırlamak için Orta Doğu ülkeleriyle iş birliğini potansiyel bir dengeleyici olarak görüyorlar. Türkiye, Gürcistan, Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki yeni ticaret yolları, Avrasya'da giderek önem kazanan Orta Koridor'la birleşiyor. KİK ülkeleri de bu yolların geliştirilmesinde aktif bir rol oynamaya devam ediyor.
Güney Kafkasya'daki yeni jeopolitik düzen, çok vektörlü bir dış politika ile şekilleniyor. Orta Doğu ülkeleri, bölgedeki etkilerini artırırken, Azerbaycan gibi ülkeler bu yeni dinamikten yararlanarak enerji ve güvenlik alanlarında İsrail gibi ülkelerle daha yakın ilişkiler kuruyor.
Böylece, Güney Kafkasya'daki münhasır Rus hakimiyeti dönemi sona eriyor ve yerini çok daha fazla aktörün yer aldığı karmaşık bir jeopolitik alan alıyor.
Kaynak: Al-Monitor
*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Makalede temsil edilen görüşlerin sorumluluğu yazara aittir, söz konusu yazı ve görüşler Hamaset'in editoryal politikasını yansıtmayabilir.