PAKİSTAN İLE HİNDİSTAN’IN VEKÂLET SAVAŞI VE PENÇŞİR DİRENİŞİ

System.Web.UI.WebControls.Label / PAKİSTAN İLE HİNDİSTAN’IN VEKÂLET SAVAŞI VE PENÇŞİR DİRENİŞİ / PAKİSTAN İLE HİNDİSTAN’IN VEKÂLET SAVAŞI VE PENÇŞİR DİRENİŞİ / hamaset.com.tr

9 Eylül 2021 Perşembe

659 Görüntüleme

DÜNYA
Kamil Önal | TÜRKİYE

PAKİSTAN İLE HİNDİSTAN’IN VEKÂLET SAVAŞI VE PENÇŞİR DİRENİŞİ / hamaset.com.tr

TARİHSEL DÜŞMANLIK

Hindistan ve Pakistan’ın Afganistan politikasını anlayabilmek için tarihsel sürece şöyle bir göz atalım. Sovyet işgalinden önce, bölgedeki iki Müslüman ülke olan Afganistan ve Pakistan’ın yakınlaşmalarının engellenmesi Hindistan’ın öncelikli hedeflerindendi. Bu doğrultuda, 1947 yılının Eylül ayında Afganistan, Hindistan’ın teşvikiyle Pakistan’ın BM üyeliğinde olumsuz oy kullanmıştır. Hindistan bunun ardından, Sovyetler Birliği ile beraber “Peştunistan Meselesi”nin gündemde tutulması için çaba sarf etmiştir. Bunun sonucunda, Peştunistan meselesi yüzünden, Afganistan ve Pakistan’ın ilişkilerini normalleştirebilmeleri mümkün olmamıştır. Her ne kadar Hindistan, bölgeye yönelik dış müdahalelere şiddetle karşı olduğunu ilan etmiş olsa da, Sovyetler Birliği’nin Afganistan’ı işgali konusunda sessizliğini korumayı tercih etmiştir. Bu dönemde, Hindistan’dan, Sovyet birliklerinin Afganistan’da uyguladığı şiddeti ve neden olduğu yıkımı resmi olarak eleştiren hiçbir açıklama gelmemiştir. Hindistan kendi güvenliğini doğrudan tehdit etmediği gerekçesiyle Moskova’ya karşı tavır almamıştır.

PENCŞİR DİRENİŞİNDE TALİBAN İÇERİSİNDEKİ TACİK VE ÖZBEKLERİN KONUMU

Taliban Pencşir’i almak üzere en etkili Özbek komutanı olan Selahaddin Ayubi’yi görevlendirdi. Bu ismin Pencşir hareketini kırmak için gönderilmesi de Kuzey İttifakı için özel bir mesaj barındırıyor. Eski Tacik kökenli merhum cumhurbaşkanının oğlu Salahaddin Rabbani ise Tacik kökenli Taliban üyelerinin Pencşir ve Enderab çatışmalarında yer almalarının utanç verici olduğunu, Taciklere iktidarda yer verilmeyeceği için Pencşir’deki hareketi Tacik Taliban üyelerinin sahiplenmemesi gerektiğini söyledi.

Pakistan ve Hindistan arasında uzun yıllar süren düşmanlık, bu süreçte de kendini gösterdi. Afganistan’daki Batı yanlısı hükümeti destekleyen Hindistan’a karşı Pakistan da Taliban’a destek verdi.

SON DÖNEM PAKİSTAN- TALİBAN İLİŞKİLERİ

Pakistan İstihbarat Başkanının Kabil’i ziyaret eden ilk yabancı üst düzey yetkili olması Pakistan’ın Taliban üzerinde ne derece etkili olduğunu anlatmaya yeterli. Pakistan İstihbarat Başkanının, Kabil ziyaretinin ardından bir müddet Kabil’den ayrılmaması kimilerine göre çatışmaların Pakistan tarafından yönetildiği anlamına geliyor. Pakistan İHA’larının Pencşir semalarında istihbarat topladığı da gelen haberler arasında. Pakistan’ın Taliban’a vermiş olduğu askeri destek sayesinde Taliban Pencşir’i kontrol altına aldı ve Taliban Şah Mesud’un kabrine girdi. Aynı zamanda Afganistan Ulusal Direniş Cephesi Sözcüsü Fehim Deşti, Taliban ile girilen çatışmada hayatını kaybetti. Fehim Deşti’nin Afganistan’ın önemli siyasi portrelerinden Abdullah Abdullah’ın yeğeni olması da direnişin aldığı darbeyi katbekat attırmış görünüyor.

Bunun üzerine Şah Mesud’un oğlu Ahmet Mesud, Taliban’a müzakere çağrısı yaptı. Taliban’ın müzakere çağrılarına olumlu yanıt verdiği söyleniyor. Mezar-ı Şerif ve birkaç şehirde halk Taliban ve Pakistan’a karşı sokak gösterileri düzenlemeye başladı. Kabil sokaklarından da ‘Pakistan’a ölüm’ sloganlarının yükselmeye başladığı bildiriliyor.

TALİBAN’IN KEŞMİR HAKKINDAKİ AÇIKLAMALARI

Taliban liderliğinin Hindistan ve Pakistan ile samimi bir ilişki istediklerini söylemesinden günler sonra, grubun sözcüsü Suhail Shaheen, “Keşmir'deki Müslümanlar adına konuşma "hakkına” sahip olduklarını iddia etti.

BBC'ye konuşan Urduca Suhail Shaheen, “Müslümanlar olarak Keşmir, Hindistan ve diğer ülkelerdeki Müslümanlar için sesimizi yükseltmeye hakkımız var. Sesimizi yükselteceğiz. Müslümanlar sizin kendi halkınız, sizin vatandaşınızdır diyeceğiz. Sizin yasalarınız uyarınca eşit haklara sahipler” dedi.

HİNDİSTAN’IN AFGANİSTAN’DA ÇİN VE PAKİSTAN’A KARŞI KONUMU

Çin Karakurum dağlarından Pakistan'a giden dar kara yolunu daha güvenli hale getirmenin yolunu arıyor. Yaklaşık iki yıldır Çin ve Hindistan arasında tartışmalı sınır hattı boyunca iki ülkenin çekişme içinde olması Hindistan’ı zora sokmuş durumda.

Hindistan; Pakistan'ın en eski ve köklü düşmanı olması nedeniyle Kabil'deki devrik rejimin önemli bir destekçisiydi. Hem Pakistan hem de Çin, Taliban tarafından yönetilen bir Afganistan'da kilit oyuncular haline geldikçe Yeni Delhi'nin bölgedeki endişesi artıyor. Taliban’ın ülkenin kontrolünü eline geçirmesi, Pakistan’a karşı Hindistan’ın desteğini alan Eşref Gani hükümeti dönemindeki kazanımların bir bir elden gitmesi anlamına geliyor. Ancak Taliban birçok konuda olduğu gibi Hindistan için de ılımlı açıklamalarda bulunuyor. Doha’daki Taliban temsilcisi Abbas Stenakzai, Hindistan ile ticaret ve ilişkileri sürdürme arzusunu önceki hafta dile getirdi. Hindistan’ın Pakistan ile görüşmeleri Katar’da devam ediyor. Uzmanlara göre Taliban’ın, Çin ve Pakistan etkisinden kurtulup Hindistan ile anlaşması çok zor ama mümkün.

Sovyetlerin Afganistan’ı işgali sırasında Hindistan, mücahitlerin başarısından rahatsız olmuştu. Bu rahatsızlığın bugünkü başarıdan sonra da devam ettiğini burada hatırlamamız gerekir. Hindistan, Taliban’ın ülkeye ilk kez hâkim olduğu dönemde Necibullah hükümeti ile çok sıkı ilişkilere sahipti. Bu durum Taliban’ın Afganistan’a ikinci defa hâkim olduğu günlerde de farklı değil. Eşref Gani hükümeti ve Hindistan ilişkileri de üst düzeydeydi. Taliban tarafından tehdit edilen Rabbani hükümeti de Hindistan’dan insani yardım almıştı.

AFGANİSTAN’DAKİ BARIŞIN ANAHTARI KEŞMİR Mİ?

Hint, Pakistanlı ve Amerikalı düşünürler arasında, Afganistan'da barışın ilerlemesinin anahtarının Keşmir'de olduğu konusunda benzer düşünceler var. Bir yandan Hint bağımsız düşünür ve yazar Pankaj Mishra, New York Review of Books'ta “Her zaman olduğu gibi, Pakistan ve Afganistan'da istikrara giden yol Keşmir vadisinden geçiyor.” şeklinde yazarken, diğer yanda Pakistanlı gazeteci Ahmed Raşid, 11 Ekim 2010'da ABD'deki Foreign Affairs dergisinde şöyle yazdı: “Kabil'e giden yol Keşmir'den geçiyor. Bu iki komşu vekalet savaşıyla müzakere etmek yerine oturup hem Kabil'e hem de Keşmir'e ortak bir yaklaşımdan söz etmeden Afganistan'da barış olamaz.

Sonuç olarak Afganistan’ın bugünkü sorunlarının temeli ABD işgalinden, Taliban’ın ortaya çıkışından çok öncesine dayanıyor. Bölge ülkeleri de son yirmi yıllık gelişmelere göre değil beka sorunu olarak gördükleri meselelere göre Afganistan’a yönelik dış politikalarını uyguluyorlar.



DİĞER YAZILAR


Haritalar ile belirlenen sınırların ötesinde

2022 © Tüm hakları saklıdır.