VİCDAN AZABIYLA GEÇEN BİR ÖMÜR
Yaşadığı dönemde inanılmaz bir servete sahip olan Musa, oldukça dindar bir hükümdardı. Bu dindarlığının altında, aileden aldığı dini eğitimin yanı sıra rivayete göre, çocukken kendisinden kaynaklı bir kazada annesinin ölümüne sebep olmasından dolayı çektiği vicdan azabı da yatıyordu. Bu olay nedeniyle kendini hiçbir zaman affetmeyen Musa, Allah’ın kendisini bağışlaması için bol bol sadaka dağıtmış ve hayatının kalan kısmını oruçlu geçirmeye karar vermişti. Bununla da yetinmeyip güvendiği bir âlimin, Hz. Peygamber’in kabrini ziyaret edip şefaat dilemesini tavsiye etmesi üzerine 1324’te büyük bir hac seferi düzenledi.
TARİHİN GÖRECEĞİ EN BÜYÜK KAFİLE
Mansa Musa, Hac yolculuğu yapmaya karar verdikten sonra yol hazırlığına başlamış, çıkardığı fermanla da bolluk içindeki halkından bu büyük yolculuk için altın ve erzak bağışlamalarını istemişti. Ülkenin dört bir yanından kilolarca altın ve erzak geldi. Mansa Musa’nın imparatorluğun başına oğlu Muhammed’i vekil bırakarak yaptığı bu efsanevi hac yolculuğu, gerçekleştirdiği fetihlerden daha etkili olmuştur. Sıcak Sahra Çölü ve Mısır üzerinden Mekke'ye gitmeye karar veren Musa, tarihin göreceği en büyük kafilelerden biriyle yolculuğuna başladı. Kervana 8 bin asker, kendisinin ve hanımı İnâri Kunti’nin özel hizmetleri için 12 bin köle ve cariye eşlik ediyordu. Bunlarla birlikte Musa, hacca gitmek isteyen tebaadan oluşan 60 bin kişilik büyük bir kafileyle 1324’te bir cumartesi gününde yola koyuldu.
Mansa Musa’nın yanına götürdüğü altınların 20 bin ton civarında olduğu ve bu altınları, her biri 2,5 kg altın külçe taşıyan 5 bin köle ile her biri 136 kg saf altın yüklü 100 deve ve 40 katırın taşıdığı rivayet edilmektedir.
MISIR EKONOMİSİNİ O DÜZELTTİ
Hac yolculuğu boyunca her cuma günü konakladıkları yerlerde bir cami yaptıran Mansa Musa, Mısır'a vardığında dinlenmek üzere firavunun piramitlerin yakınında bir yerde konakladı. Mansa Musa Kahire'de Memlük sultanı el-Melikü’n-Nâsır Muhammed b. Kalavun'a 50 bin dinar değerinde altın hediye gönderdi. Bunun üzerine el-Melikü’n-Nâsır, Mansa Musa'ya elçi göndererek görüşmek istediğini söyler. Mansa Musa ise buraya onunla siyasî konularda görüşmek için değil sadece hac için geldiğini söyleyip görüşmek istemediğini belirtir. Fakat el-Melikü’n-Nâsır'ın ısrarı üzerine Mansa Musa görüşmeyi kabul eder. Mansa Musa, Sultan’ın huzuruna çıkarken Arapça bildiği halde tercüman istedi. Mısır Sultanı’nın huzurunda protokol gereği yere secde etmesi ve sultanın ayağını öpmesi istendiğinde Musa, Allah’tan başka kimseye secde edemeyeceğini söyleyip bunu reddetti. Aralarında büyük bir kargaşa yaşandı ve daha sonra sultan en-Nâsır’ın bu isteğinden vazgeçmesiyle anlaştılar. Hazîne-i Sultâniyye’ye bol miktarda altın bağışlayan Mansa Musa, el-Melikü’n-Nâsır’a ve maiyetine kıymetli hediyeler verdi. Memlük sultanı da ona aynı şekilde karşılık verip Karâfe semtinde ikametine bir saray tahsis etti.
Mansa Musa üç ay boyunca Mısır’da kalmıştır. Bu süre zarfında fakir fukaraya sadaka olarak çok büyük miktarda altın dağıtmıştır. Kafiledekilerin yaptığı alışverişlerle ülkede ticaret ve dolayısıyla ekonomi canlandı. Ticaret hayatını canlandırdıkları Mısır’ın, güzel kumaşları ve güzel cariyeleri karşısında büyülenen Musa ve maiyeti, 1 dinarlık eşyaya 5 dinar ödediler. Kahire halkını ihya eden bu altın bolluğu Mısır’da altının değerinin düşmesine ve ülkenin enflasyon krizine girmesine sebep oldu. Bazı kaynaklara göre Musa, Mısır’da yaşanan enflasyon sorununu düzeltmek için hac dönüşünde tekrar buraya uğrayarak dağıttığı altınların bir kısmını kendisi satın almıştır. Ayrıca, altın fiyatları bu seferin ardından on iki yıl yükselmemiş ve Mısır halkı bu süre boyunca bolluk içinde yaşamıştır. Kahire’de bulunan Venedikli tüccarların, bu durumu idarecilerine rapor ederek Mali Devleti’nin önemli bir ticaret merkezi haline geldiğini ve bölgede Gana’nın yerini aldığını bildirdikleri kaydedilen bilgiler arasındadır. Daha sonra Memlük sultanı tarafından uğurlanan Mansa Musa, Mısır hac kafilesiyle birlikte Mekke’ye giderek haccını ifa etti. Orada ülkesinden gelecek hacılar için arazi ve evler satın aldı. Ardından Medine’ye giderek Hz. Peygamber’in kabrini ziyaret etti ve bağışlanmak için onun şefaatine sığındı. Mekke ve Medine’de o kadar çok altın dağıttı ki Haremeyn halkını ve hacıları ihsanlara boğdu. Hac ibadetini yerine getirdikten sonra üç ay daha Hicaz’da kalan sultan ve kafilesi dönüşte Mekke ve Medine'den birçok âlimi Mali’ye getirdi. Bunların arasında üç veya dört seyyid ailesi de bulunmaktaydı. Mali’deki seyyid aileleri onların neslinden gelmektedir. Onun Kahire’de satın aldığı Türk asıllı köleleri Niani’ye getirdiği bilinmektedir.
BEDEVİLER TARAFINDAN SOYULDU, BORÇ ALIP ÜLKESİNE DÖNDÜ
Mansa Musa büyük hac yolculuğu sırasında geçtiği yerlerden kafilesindeki hacılar için toprak ve mülk de satın aldı. Dağıttığı altınlar halk kadar soyguncuların da dikkatini çekti. 1325’te Hac kafilesi dönüş yolunda Bedevilerin saldırısına uğradı, kervan soyuldu. Kalan tüm parasını soygunculara kaptıran Musa, Kahire’ye ulaştığında Memlük sultanıyla görüştü ve ülkesine dönebilmek için Mısırlı tüccarlardan borç para almak zorunda kaldı. Ülkesine döner dönmez borcunu katbekat fazlasıyla ödedi.
Sultan hac dönüşünde, Mekke'de karşılaşıp yanında getirdiği dönemin en önemli mimarlarından Endülüs asıllı Mimar Ebû İshak İbrahim es-Sâhilî el-Gırnâtî'ye bir camii yaptırdı. Gao’da yer alan camii, günümüzde Batı Sudan’da yaygın olan Kuzey Afrika menşeli camilerin ilk örneği sayılır, taraçası mazgallı ve ehrâmî minarelidir. Mansa Musa daha sonra Timbuktu'da Arap mimarisi tarzında görkemli Ulu Camii Cingareyber (Djinger-ber) Camii'ni ve Madugu sarayını inşa ettirerek bu üslûbu ülkesine soktu. Es-Sâhilî, bu bölgede pişmiş tuğla ve kerpici inşaat malzemesi olarak ilk defa kullandı. Djingareyber'in çamur konstrüksiyonu 660 yıllık eski bir gelenekle tesis edildi ve hala ayakta durmaktadır. Djingareyber Camii, şehrin merkez camisi haline gelmiştir.
DJİNGERBER CAMİİ
Djinguereber Camii
Cami dokuz sıra kare direk içermekte ve ibadet edecekler için 2 bin kişilik bir yer sağlamaktadır. Djingareyber'in çamur konstrüksüyonu 660 yıllık eski bir gelenekle tesis edildi. Ülkenin simgesi hâline gelen, es-Sâhilî’nin eseri Djingareyber Cami bugün hâlen ayaktadır.
Djingerber Camii, Sankore Camii ve Sidi Yahya gibi Camiiler Timbuktu'nun altın çağından kalma önemli eserlerindendir.
Devam edecek...