15 Temmuz Azerbaycan için de bir nevi ölüm kalım meselesiydi. Bu cümleyi abartmadan rahatlıkla söyleyebiliriz. Yazdığım cümle tarihin sayfalarına bakmadan değerlendirilirse anlaşılması mümkün olmaz. Ama Türkiye-Azerbaycan ilişkilerini; Kafkas İslam Ordusu, 90`lı yıllarda Azerbaycanın bağımsızlığı sonrası Türkiye ile ilişkileri ve 2010 yılı sonrası olarak ayrı ayrı ele alırsak daha farklı sonuçlar ortaya çıkabilir. Özellikle 2016’da yaşanan olaylara ve sonuçlarına bugünden bakacak olursak daha iyi anlayabiliriz. O gün için 15 Temmuz`u Türkiye Cumhuriyeti tarihinde yaşanmış olan darbe girişimlerinden herhangi biri gibi değerledirebilirdik. Ama hemen akabinde yaşadıklarımız ise bunun böyle olmadığını gösterdi. Belki de sonda söylememiz gereken cümleleri başta söylemiş olacağız. Eğer FETÖ elebaşı ve yandaşları darbe girişimini başarıyla sonuçlandırmış olasalardı bugün biz ne tarihi Karabağ zaferinden ne de Azerbaycan’ın giderek güçlenmesinden, bulunduğu coğrafyada söz sahibi ülke olması ihtimalinden bahsedebilirdik. Çünkü FETÖ`nün, daha net söyleyecek olursak küresel güçlerin FETÖ’cü hainlar vasıtasıyla yapmak istediği Türkiye ile beraber Azerbaycan’a da müdahele idi. Nitekim bunu zamanında yaptıkları da sır değil.
FETÖ’nün Azerbaycan’daki Çalışmalarının Sonucu: Kolonileştirilmiş Zihinler
Türkiye`de bir çok kamu kuruluşuna ve özel sektöre sızmış olan ekip aynı şekilde Azerbaycan’da da konumlanabilmişti. Bu ekip hiçbir zaman Türkiye-Azerbaycan ilişkilerinin iyileşmesine hizmet etmemiş, yalnız ve yalnız Amerikan rüyası başarı hikayeleri üretmişti. İster okulları, isterse de diğer sektörlerdeki varlıklarıyla Azerbaycanın başarılı öğrencilerinin zihinlerini işgal ederek onlardan dünya vatandaşı “yaratmaya” çalışmışlardı. İtiraf etmek gerekir ki, zaman zaman bu konuda başarılı oluyorlardı. Her alanda başarılı robot bireyler... Ama vatan, millet duygusundan uzak kendi coğrafyasına yabancı... İşte bu durum kolonileştirilmiş zihindi. Bunlar Türkiyeli okur için şaşılacak, hayretle okunacak satırlar değil. Benzerine hatta daha da fazlasına Türkiye`de şahid oldular. Azerbaycan için ise durum biraz farklıydı.
Azerbaycan FETÖ’nün Masumiyet Rolünün Ajitasyondan İbaret Olduğunu Gördü
Toplum olarak FETÖ’yü kavramakta zorluk çekiyorduk. İlk hataya şurada düşüyorduk. FETÖ`yü dini bir yapılanma olarak ele alıyor, onların dinen yaptıklarını sorguluyorduk. Öncelikle bu durumu açıklığa kavuşturmak gerekiyordu. FETÖ dini bir yapılanma değildi. Çok şükür Azerbaycan toplumu bunu zamanla daha iyi anladı. 15 Temmuz sonrası FETÖ`nün oynadığı masumiyet rolünün aslında ajitasyondan başka bir şey olmadığını çıplak gözle görebildik. Fetullahçı Terör Örgütü'nün en güçlü yapılandığı ülkelerden biri olan Azerbaycan, 15 Temmuz hain darbe girişimi sonrası geçen beş yılda örgütle mücadelede Türkiye'nin yanında oldu. Türkiye'deki gelişmelerin yakından takip edildiği Azerbaycan’da, 15 Temmuz sürecinden önce gereken önlemler alınmaya başlandı.Darbe girişiminin ardından ise önlemler yoğunlaştırıldı. Örgütün Azerbaycan'daki eğitim kurumları kapatıldı, medya kuruluşları ve iş insanı derneklerinin faaliyeti durduruldu. 15 Temmuz 2016'da da hem Azerbaycan halkı hem de yöneticiler, Türk halkı ve hükümetine desteklerini ortaya koydu.
Artık Azerbaycan’da FETÖ’nün Gücünden Bahsetmek Gereksiz
15 Temmuz’un üzerinden 5 yıl geçmiş. Bugün Azerbaycan`da kimse FETÖ’nün masum olup olmadığı ve FETÖ’cülerin akıbeti gibi konularla ilgilenmiyor. Bugün bizim gündemimiz Türkiye ile beraber hangi adımları atacağımız, Zengezur koridoru açıldıktan sonra en verimli şekilde nasıl kullanabileceğimiz gibi hayati konular. Bu saatten sonra Azerbaycan’da FETÖ`nün herhangi bir şekilde gücünden bahsetmek gereksizdir. Bunun için yazının başında, sonda söylemem gereken cümleleri başta söylediğimi belirttim. Bugünden sonra Azerbaycan’ın bütün başarılarının ve kazandığı zaferlerin bir sebebi de Türkiye`nin FETÖ üzerindeki zaferiyle alakadardır.